=> SİZDE BEDAVAYA KENDİNİZE AİT SİTENİZ OLSUN İSTERMİSİNİZ HEMEN TIKLAYIN ÜCRETSİZ WEB SİTESİ KURUN <=
   
  İndirrbar
  StarCraft 2 Wings of Liberty
 


İNDİRMEK İÇİN TIKLAYINIZ

Blizzard çok farklı bir firma... 1991 yılından bu yana oyun dünyasının en önemli isimlerinden biri olmasına rağmen, isimlerini yücelten sadece üç adet oyuna sahip olmaları da kendine has yapılarını ispatlamaya yetiyor. Başka firmalar gibi yılda yüzlerce oyun yapmak yerine, adlarını tüm dünyaya duyurdukları meşhur üçlü, WarCraft, StarCraft ve Diablo serileri ile dünyanın en saygın firmlarından biri olmasını başaran bir firma Blizzard. Elde ettiği başarılarını WarCraft’ın MMORPG hali olan World of WarCraft ile de perçinlediklerini söyleyebiliriz. Havuz problemlerindeki, durmak nedir bilmeyen musluklar gibi, her ay düzenli olarak kullanıcılarından ödeme alan Blizzard’ın, “Artık ömürlerinin sonuna yetecek kadar para kazandılar, ne StarCraft ne de Diablo’yu devam ettirmezler”, iddialarına cevapları tokat gibi oldu. World of WarCraft’a fazlasıyla odaklandığını düşündürürken, gizliden gizliye yürüttükleri, StarCraft II ve Diablo III projelerinin gün yüzüne çıkmasıyla da yer yerinden oynadı.

Heyecan doruk noktasında

Günlerdir, sitemizde sürekli haberlerini, yazılarını yayımladığımız için ne kadar heyecan içinde olduğumuzu anlamışsınızdır herhalde. Daha önce yine bir Blizzard oyunu olan World of WarCraft: The Wrath of the Lich King için Türkiye’de gece satışı düzenlenmesi ve bu satışın büyük ilgi görmesi üzerine StarCraft II için de böyle bir satışın yapılıp yapılmayacağı konusunu araştırmaya girdik. Daha Türkiye’de resmi açıklama yapılmadan evvel edindiğimiz bilgiler doğrultusunda planlarımızı hazırladık ve satışın yapılacağı beş noktadan ikisine gidip oyuncularla birlikle o heyecanlı havayı soluduk. Önce Etiler Teknosa, ardından da Erenköy D&R mağazasında çekimlerimizi yapıp herkesten evvel StarCraft II’yi ele geçirince soluğu hemen ofiste aldık. Büyük bir heyecanla bilgisayara kurup oynamaya başladık.





Yaşadığımız büyük heyecanı sizlere de yaşatabilmek için oyun esnasında elde ettiğimiz görüntülerden derlediğimiz videoyu sabahın ilk ışıklarında montajlamayı, gündüz vaktinde de yayına hazır hale getirmeyi başardık. Arkadaşlarım uykusuzluktan, solan sonbahar yaprakları gibi dökülmeye başladı. Erman, “Ben artık eve gidiyorum” deyip, koltukta 3 saat kadar uyuduktan sonra ancak ofisten çıkabildi. Daha sonra Mahmut, yere yığılıp, kendine has el hareketi ile “Eczacıyı çağırın!” nidalarını yükseltirken, o da uykusuzluğa yenik düştü. Kameramanımız Anıl, ardından da koca mavi gözleri küçülüp nokta haline dönüşen Özgür de evin yolunu tutunca, geriye sadece bendeniz kaldı. Evet toplamda 37 saat uykusuz kaldım, ama kesinlikle değdi. Çünkü StarCraft II’yi oynayacak ve inceleme yazısını yazacak, sağ kalan tek editör olmayı başardım!

Nereden başlasam nasıl anlatsam

Blizzard’ın daima akılda kalıcı, uzun yıllar haranlıkla izlenilebilecek aravideolar hazırladığını biliyoruz. Burada da farklı bir şey yok, ürettikten sonra umarsızca düşman saflarına gönderdiğimiz, Marine askerlerinin aslında ne de el emeği göz nuru olduklarını, üzerlerinde ne denli emek olduğunu anlatan o görkemli videodan sonra büyük bir gaz ile oyuna ilk adımımızı atıyoruz.

Blizzard’ın, World of WarCraft ile başlattığı Battle.net üzerinden hesap oluşturma sisteminin daha gelişmiş bir hali ile karşılaşıyor ve aynen WoW’da olduğu gibi mailimizi ve parolamızı girerek, oyunun sunucularına bağlanıyoruz. Karşılaştığımız arabirim baştan karışık gelse de, alıştıktan her şeyin elimizin altında olduğunu anlıyoruz. İster tek kişilik, istersek de çoklu oyuncu modlarına tek tıklama ile giriş yapabiliyor, hızlıca oyunu içinde buluyoruz kendimizi. Hemen her şey aynı sanki

Beta testi zamanında bol bol çoklu oyuncu modlarına giriş yaptığımız için herkes gibi bizler de senaryo modlarını çok merak ediyorduk ve dolayısıyla da hemen tek kişilik senaryo modunda aldım soluğu. Brood War’daki hikayenin dört yıl sonrasına gidiyoruz. Terran ırkının kontrolünü Dominion’ların ele geçirdiği bir dönemdeyiz. Zerg’lerin sırra kadem basmasının ardından Protoss ırkından da ses seda çıkmıyor bu zamanlarda. Anlıyoruz ki, bu fırtına öncesi sessizlik. Hikayemiz ilk oyundan da tanıdığımız karakterler ile başlıyor. Öncelikle odaklandığımız karakter, Jim Raynor. Terörist olarak ilan edilen Raynor, isyancı birliklerle birlikte Dominion’lara karşı eylemler gerçekleştirirken eski arkadaşı Tychus Findley ile şans eseri karşılaşıyor ve uzayın derinliklerinde izini kaybettiriyor. Uzaydaki yolculuğumuz sırasında tam da tahmin etitğimiz gibi Zerg’lerin sessizliğinin ardında büyük bir yıkım planının yattığını öğreniyoruz.

Hikayeye dair daha fazla detay anlatmak ve ırkların genel yapısını açıklamak maksadıyla sözü sevgili Erman’a bırakıyorum...

Hikayemiz taş, kağıt, makas. Hiç şaşmaz.

Dünya’dan sürülmüş insanlar tarafından keşfedilen koloniler, iki farklı uzaylı ırk tarafından dayatılan müthiş yıkıcı bir savaştan sonra kendilerine yeni bir dünya kurmak ve hayatta kalmak için çabalıyorlardı. Bundan önceki bilinmeyen ve ölümcül ırk olan Zerg ise Terran sahasına girmişti ve yoluna çıkan her şeyi yok ederek ilerliyordu. Çıkar çatışması bu iki ırkı, gezegen sistemlerinde karşı karşıya getirmişti. Bu sırada teknolojik olarak gelişmiş Protoss da, Zerg'i evrenden silmeye ant içmiş, tüm gezegenleri yakmak pahasına yamyam gibi geziyordu.





Yıllar geçti, fakat "Brood" savaşının yaraları kapanmadı. Zerg ve keser-biçer edasıyla volta atan Queen of Blades sessizdi, lakin kimilerine göre bu korkulan fırtına öncesi sessizlikten başka bir şey değildi. Terran ve Protoss da güçlerini toparlarken gözleri çekingence ve biraz da korkuyla uzak diyarlara, karanlık uzayın ötesindeki yıldızlara döndü. Yeni bir tehdit, farklı bir sima ile yeniden işleri karıştırmaya ve savaşı körüklemeye geliyor gibiydi.

StarCraft evrenindeki ırklar:

Terran

Zorluklarla mücadele etmenin getirdiği nasırlaşmış kalın derisi, Terran'ın sert mizacı ve dayanıklı yapısına eşilik ediyor. Becerikli ve uyumlu yapılarıyla teknolojik Protoss'a ezilmezken, gözü dönmüş Zerg'e de kafa tutabiliyor. Terranlar Koprulu sektörünün yenilerinden. Zamanında kolonizasyon için Dünya'dan yollanan ve harcanılabilir olarak görülen bu insan grubundan doğan Terran ırkı, zaman geçtikçe hayatta kalanlarla üç ana güce bölünüyor. Bunlar Confederacy, Kel-Morian Combine ve Umojan Protectorate. Zamanla Confederacy yozlaşıyor ve Zerg istilası başladığında ortaya çıkan kaos ortamında devrimci terörist Arcturus Mengsk tarafından devriliyor. Şu an da Terran egemenliği Confederacy'nin küllerinden doğarak güçleniyor ve Arcturus tarafından yönetiliyor.

Tarihi boyunca, kimi zaman üzerinde hayat olmayan birbirinden farklı iklim ve özelliklere sahip gezegenlerde bile adaptasyon sağlayarak hayatta kalmayı başaran Terran, doğal olarak dayanıklılığın dibine vurmuş durumda. Ne Zerg kadar yırtıcı ne de Protoss kadar ilme hakim, ama arasını bulmuş durumda ve çok çeşitli ünite yelpazesiyle duruma ve savaşa göre şekillenmeye çok müsait. Genel olarak sırtlarını dayadıkları olguları sağlam zırhları, yüksek tahribat niteliğindeki ateş güçleri ve diziliş gibi disiplin isteyen durumlardaki etkili hareketleri. Gol atmış İspanya milli takımını ne kadar görmek istemiyorsanız karşınızda (Konuyu futbola bağlamayabilme becerisini göstermenden dolayı tebrik ediyorum – Emre), Terran'ı da karşınızda savunurken görmek istemezsiniz.





Terranlar sürekli değişen savaş alanı formasyonları ve taktiklerine hızlı ve etkili bir şekilde adapte olabilir ve karşılık verebilir. Örnek olarak Terran üretim binaları herhangi bir yere uçabilir ve taşındıktan sonra işine burada devam edebilir. Ayrıca binalar da her yere dikilebilir. Diğer ırklara oranla hem uçarak yer değiştirme hem de ilk kurulumda istenilen yerin seçilebilmesi, Terran'a muazzam bir serbestlik sağlıyor üs kurmada. Mobillik, üst düzeyde. Ek olarak Terran, oyunun en yıkıcı ateş gücüne, yani nükleer saldırıya sahip. Eğer düşman üssünden yükselen mantar biçiminde duman görüyorsanız, içiniz rahat olsun. Kafayı takacak bir durum kalmamıştır.

Protoss

Binlerce yıl, kadim ve mistik Protoss ırkı, uzaylı teknolojilerini ve telepatik güçlerini kullanarak kendi galaksilerinde barışı ve düzeni sağlamışlardır.

Bu iki özelliklerini muazzam seviyeler taşıyarak iyice güçlenen Protoss, artık evrenin en üstün ırkı oluğunu düşünmektedir. Tam bu sırada Zerg'lerle olan savaş başlar ve Protoss, acı bir şekilde en güçlü ırkın bile, bu denli sayısal üstünlükle bir süre sonra başa çıkamadığını anlar. Bu ders Protoss için sert olmuştur. Lakin Zerg, Protoss'un evi olan Aiur'a saldırınca işin rengi değişir. Protoss değişimi kabullenmeli ve modifiye olmalıdır. Uzun süre önce kullanılması yasaklanan ve kaldırılan kadim silahlar, Zerg ile devam eden savaşı savuşturmak için bir kez daha geri getirilir. Pek üremeyi seven bir toplum olmayan Protoss, rakamlarını yaptıkları savaş robotlarıyla arttırırlar. Bunun yanısıra psişik ve teknolojik güçlerin tek bünyede toplandığı etten kemikten Protoss savaşçıları ise çok güçlü hale gelir.
Protoss savaş alanında hareketli ve sürpriz saldırıya yönelik çarpışmalıdır. Zira bu eli ağır vuran ve dayanıklı ünitelerin pek de hızlı olduğu söylenemez ve yakın sürtüşmeden uzak durmalıdır. 2. Dünya Savaşı'ndaki çöl harekatında Tiger tankların kendinden daha az ateş gücüne sahip, ama daha hızlı tanklara yenildiği gibi, avcunu yalayabilir. Yine de hızlı konumlanması Protoss'un hantallığını bir nebze düşürüyor. Ayrıca belli bir zarar seviyesine kadar absorbe eden kalkanlara sahip üniteler bayağı dayanıyor. Kalkan miyadını doldursa bile, birkaç saniyede yenilenir. Ayrıca telepatik ataklar sayesinde karşı ordunun elektronik sistemleri hasar görmesi gibi zararlar verebilir. Bununla birlikte bu büyük güç, beraberinde yüksek üretim masraflarını da getirir.

Zerg

İlk defa Koprulu sektörüne ulaştıkarında, Overmind tarafından birleştirilir ve güçlenir, Zerg ırkı. Overmind'ın verdiği kararlar hiyerarşik yapıda işleyen Swarm'daki tüm Zerg'lere gözcüler tarafından ulaştırılır. Aslında anlaşılır ki Overmind'ın Protoss'u asimile etmedeki arzusu, yönetimini etkilemektedir. Bu durumu çözmeye yönelik araştırmada, psişik yeteneklere sahip bir Terran olan Sarah Kerrigan'ı saflarına çeker. Böylece yeni bir tür olan Queen of Blades evrimleşir ve ortaya çıkar. Protoss, Auir'in istilası sırasında Overmind'ı yok eder ve Queen of Blades Zerg'i domine eder.





Zerg, Terran ve Protoss'un aksine tamamen özgün ve sıradışı niteliklere sahip bir ırktır. Pek çok farklı ırkın Swarm'un bünyesinde değişime uğrayarak "28 Gün Sonra"daki manyaklar gibi koşuşturan yabani öldürme makinesi kılıklı yaratıklara dönüşürler. Zerg silah-zırh üretimi ve kullanımı gibi taraklarda bezi yoktur. Teknoloji kullanmazlar. Bunun yerine güçlenmeye odaklı gelişimleri planlanmış mutasyon, adaptasyon ve zorlama temellidir. Binalar bile devasal organvari ve zamanla büyüyen biyolojik yapılardır.

Zerg deyince akla önce sayısal üstünlük gelir. Hızlı bir şekilde çoğalır kısa sürede nüfusu çok yüksek rakamlara ulaşabilir. Sayısına ters oranla güçleri, zarar kabiliyetleri ve dayanıklılıkları düşüktür. Yine de kalabalıklıklarının tutulamama ve kontrolden çıkma tehlikesi en büyük silahlarıdır. Creep'ler Zerg'leri iyileştirirler ve belli bir süre için hareket hızlarını arttırırlar. Bununla birlikte tüm Zerg üniteleri yerin altına saklanabilir. Böylece doğru zamanda çıkılacak bir kontra atak, Zerg'lere hem posizyon, hem saldırma doğrultusu hem de sürpriz atağın getirdiği "savunmayı hazırlıksız yakalama" avantajı sağlayabilir. Ayrıca Nydus solucanları aracılığıyla yer altında açılan tünellerden müthiş yoğunlukta bir orduyu kısa sürelerde uzun mesafeler kat ettirebilirsiniz. Irklara dair derinlemesine bilgi veren Erman’a teşekkürlerimizi sunup, oyunumuzun içeriğine kaldığımız yerden devam edelim.

Gelişen strateji standartları

İlk görevlerimizi yaptığımız zaman anlıyoruz ki Blizzard, StarCraft’ın asıl oynanış şeklini hiç bozmamış. Kontroller, kısa yollar, kamera açısı daha pek çok özellik tamamıyla aynı tutulmuş. Böylece sisteme alışık olan oyuncuların hemen adapte olmaları sağlanmış. Görevlerin yapısına da baktığımız zaman birkaç yenilik dışında genelde aynı temalara sahip olduğunu görüyoruz. Yine her bölüm başında üretime ağırlık veriyor, ardından yıkım gücü yüksek askeri birimleri oluşturarak düşmanımızı alt ediyoruz. Her bölüm öncesinde ve sonrasında giren aravideolar da senaryonun detaylarını öğrenmemize imkan tanıyor.

Genel oyun yapısının değişmediğini gözlemlemiş olsak da pek çok yenilik eklenmiş aslında. StarCraft, 12 yılık bir oyun olmasından dolayı, 1998 yılındaki strateji oyunlarında bulunmayan, ama şimdilerde standart hale gelen özellikler buraya da adapte edilmiş. Söz gelimi eskiden sadece ana görevleri yapmamız yeterliyken yeni oyunda bol bol yan görev ve haritanın ücra köşelerini araştırmamızı gerektirecek özel paketler bulunuyor. Mineral ve gaz üretimimizin yetersiz kaldığı durumlarda, haritayı dolaşarak paketler halinde bulunan hammaddeleri de toplayabiliyoruz.





Haritaların kritik yerlerinde bulunan kimi binalara, elektrik kaynağı sağlayarak çalışır hale getiriyor, buralardan asker alabiliyoruz. Öte yandan gece gündüz farkı da bölümlerdeki stratejilerimizi baştan aşağı değiştirebiliyor. Sadece gece hareket eden ve saldırgan tavırlar serigleyen düşmanlarla karşıştığımızda gün ışığını lehimize kullanmak için doğru hamleler yapmamız gerekiyor. Başka bir bölümde ise, zaman zaman yükselen lavlara çok dikkat ememiz gerekiyor. Tüm birimleri tek dokunuşu ile yok eden lavlı bölümde, doğru zamanda birimlerimizi yüksek noktaya çıkarmazsak ani ölümleri ile şok oluyoruz. Elbette bu durumu düşmanlarımızı alt etmek için kullanabiliyoruz.

Ayrıntılar dört bir yanımızda

Görev aralarında mutlaka uzay gemimize geri dönüyoruz. Bu gemi içerisinde Armory, Laboratory, Cantina ve Bridge olmak üzere dört farklı kata ulaşabiliyoruz. Ulaştığımız bu katlarda hem diğer karakterlerle, hem de etraftaki cisimlerle etkileşime girebiliyoruz. Karakterler bize senaryo hakkında pek çok önemli bilgi verirken, etraftaki objeler de senaryoya önemli katkısı olmayan, ama bizi oyuna daha fazla bağlayacak eğlenceli ipuçları içeriyor. İşin güzel yanı ise, Blizzard’ın, yıllar evvel Monkey Island serisinde görmeye alıştığımız, etrafı iyice kurcalamadan bulamayacağımız ilginç detayları da oyuna eklemesi. Mesela, bardaki televizyonu defalarca izlersek, özel bir başarı puanı elde ediyoruz. Yine barın üst katındaki dans eden kadın figürüne dikkat edersek, WoW’daki Night Elf’lerden birine ait bir hologram olduğunu anlıyoruz. Üstelik bu hologram, WoW’daki dansın aynısını yapıyor. Ayrıntılar arasında esprili içerikler de var. Hikayenin başında sinirine yenik düşen Jim, silahını çekip televizyonda kocaman bir delik açıyor. Aynı şeyi, gemideki bara da yapmasını engellemek isteyen barmen, “Lütfen televizyona ateş etmeyiniz!” diye bir not asmak zorunda kalıyor. Öte yandan televizyondaki programları izlerseniz hem hikayeye dair ayrıntıları elde ediyorsunuz hem de eğlenceli reklamlara denk gelip gülümseyebiliyorsunuz. Yine bar bölümünde bulunan müzik kutusundaki çeşitli şarkılar arasında gezinebiliyor, dilediğinizi dinleyebiliyorsunuz.

Bu da nereden çıktı?

Bar kısmında bulunan en ilgi çekici unsur ise hiç şüphe yok ki, “Lost Vikings”! Bu ismi hatırladınız değil mi? Yine bir Blizzard yapımı olan “The Lost Vikings”, yıllar evvel konsollara çıkmış bir bulmaca oyunu idi. Burada ise o isme gönderme yaparak bir oyun makinesi yerleştirmişler ve bu oyun makinesinde, eski oyuncuların çok iyi bileceği bir shoot’em up ile karşılaşıyoruz. Üstten görünümlü oyunda, uzay gemisini kontrol ederek karşımıza çıkan tüm objeleri yok etmeye, aşamanın sonunda gelen boss’ları alt etmeye çalışıyoruz. Strateji öğelerinden sıkılınca, eğlenmek isteyenler için birebir.





Unutmadan belirtmek gerekli ki, geminin bar kısmında kiralık asker satın alabileceğimiz bir adam bulunuyor. Bu kişiyle iletişime geçersek, belli bir ücret karşılığında savaş içerisinde kullanabileceğimiz kiralık askerlere ulaşabiliyoruz ki, en az kendi ordumuz kadar değerli bu askerler. Doğru zamanda kullanıldığında kolay yoldan galibiyete götürüyorlar bizi.

Gelişim seçenekleri

Geminin daha çok önem arz eden diğer kısımlarına değinelim. En sık uğrayacağımız yerlerden olan Armory yani “Cephanelik” bölümünde birimlerimize ve binalarımıza gelişim yapabiliyoruz. Yapacağımız gelişimleri ekranın sağ alt köşesindeki ekrandan da video şeklinde izlememiz, özellikle bu türe yabancı olanlar için çok açıklayıcı olmuş. Elbette bu gelişimleri yapabilmek için belli miktarlarda nakte ihtiyacımız oluyor. StarCraft’ın kendine has bir para birimi var ve kredi olarak adlandırılıyor. Buradaki gelişimleri de yapabilmemiz için elimizdeki kredileri harcıyoruz. Krediler de aynen tahmin edeceğiniz üzere bölümleri geçtikçe elde ediyoruz. Cephanelik kısmındaki birim ve silah gelişimleri, bölümler içlerinde büyük önem arz ediyor. Daha fazla menzile sahip olan silahlar elde edebiliyor, daha dayanıklı askerlere sahip olabiliyoruz.

Laboratory kısmında ise tahmin edileceği üzere deneyler yaparak, diğer ırkların sahip olduğu kabiliyetlerin bir benzerlerini kendi birimlerimize uygulayabiliyoruz. Fakat bu kısımdaki gelişimleri elde edebilmek için kredi yerine bölüm içlerinde toplamamız gereken araştırma puanlarına ihtiyaç duyuyoruz. Bu araştırma puanlarının bölüm içlerinde kaç adet olduğunu başlamadan evvel belirtiliyor. Biz de asıl görevimizi yapmanın yanı sıra araştırma puanlarının tamamını toplayabilmek için haritanın dört bir tarafını didik didik etmek durumunda kalıyoruz.





Topladığımız araştırma puanları yeterli sayıya ulaştığında ise, gerek Zerg gerekse Protoss ırkına ait bir özelliği kendi birimlerimizie uygulama şansını ele geçiriyoruz. Blizzard burada akıllıca bir taktik uygulayarak, tüm gelişimleri elde etmemizi engellemiş. Her gelişim sırasında iki seçenek sunuluyor ve sadece birini seçebiliyoruz. Bu da gerçekten ihtiyacımız olan gelişimi seçmemiz anlamına geliyor. Bazen öyle güç gelişimleri çıkıyor ki, her ikisine de sahip olmak istiyorsunuz. Ekrana dakikalarca bakıp acaba hangisini seçsem diye düşündüğümü gayet net hatırlıyorum. Elde ettiğiniz bu gelişimler ise tüm savaşın kaderini doğrudan doğruya değiştirebiliyor. Çünkü gelişimler arasında binalarınızın kendi kendini tamir etmesi, otomatik olarak kendini koruyabilmesi veya düşmanı kendi tarafınıza geçirme gibi kritik özellikler içeriyor.

Görev seni çağırıyor

Geminin son kısmı olan Bridge yani “Köprü” bölümünde ise yapacağımız görevleri seçebiliyoruz. Görevler peşi sıra çıktığı için hepsini zaten sırayla oynuyoruz ama burada dikkat edieck kısım, bölümlerin içerdiği ek görevlere dikkat etmek. Şöyle ki, daha göreve başlamadan evvel kaç adet araştırma puanı toplayabileceğimizi görüyoruz ve görev içinde de asıl görevin haricinde ne kadar dolaşacağımızı da az çok anlayabiliyoruz.

Görevlerden evvel detaylı bir sunum da bizleri bekliyor. Burada hemen hemen tüm taktiklerimizi oluşturuyoruz. Oyun esnasında da ekranın sol üst köşesinden yapmamız gereken görevleri bir bir görebiliyoruz. Aynı şekilde görevlerin sonunda da elde ettiğimiz derecenin istatistiki bilgisi ve karşılığında kazandığımız kredi puanlarını görüyoruz. Görevlerin hepsini yapacak olsak da hangi sıra ile gideceğimizi biz belirliyoruz. Bu da görevlerin verdiği ödüllerle belirleniyor. Genellikle açmak için beklediğiniz bir güç gelişiminin krediye mi, yoksa araştırma puanına mı ihtiyaç duyduğu konusuna dikkat ederek, görevi seçiyoruz. Kredi ihtiyacınıza göre, görevleri tekrar tekrar oynama imkanına da sahibiz. Seçim zamanı

Bölüm içlerinde asıl görevlerimizi yapmamız daha kolay gibi gözükürken, kimi bonus görevleri yapmak zor olabiliyor. Elbette bunun ödülünün iştah kabartıcı olması, tehlikeye gözü kara biçimde atılmamız anlamına geliyor. Aynı şekilde, oyunun ilerleyen bölümlerinde daha görev başlamadan evvel taraf seçmemiz de gerekebiliyor. Örneğin, Zerg’ler tarafından ele geçirilen Terran kolonisine doğru yol alırken seçim yapmamız gerekiyor. Ya hepsini yakıp kül edeceğiz ya da onları iyileştirmek için çabalayacağız. Buradaki seçimimiz sonunda alacağımız araştırma puanının da türü ve miktarı belirlenmiş oluyor.

Hazır görevlerden bahsetmişken, bir ayrıntıyı daha belirtmem gerekecek. Herkesin bildiği üzere StarCraft II: Wings of Liberty sadece Terran ırkına odaklı bir senaryodan oluşuyor, ama yine de Protoss’ları kontrol edebildiğimiz bölümler de var. Senaryoya göre, Zeratul ile karşılaştıktan sonra, laboratuvar kısmındaki kristali kullanarak, Zeratul’un başından geçenleri bizzat oynayarak görebiliyoruz. Zeratul ve Protoss’ları kullanabilmek gerçekten çok eğlenceli ve diğer ırkların da senaryolarını görmek için insan sabırsızlanıyor. Yapmak zorunda olmadığımız Zeratul bölümlerini ise mutlaka oynamanızı tavsiye ediyorum. Çünkü bu sayede hem Terran haricindeki binaları da kullanabilmenin zevkine varıyorsunuz, hem de bu görevler bol araştırma puanı verdiği için ilerleyen bölümlerde çok işinize yarayacak güçlere sahip olma şansını yakalıyorsunuz.

Multiplayer, Battle-Net ve StarCraft 2

Her ne kadar senaryosu çok sağlam olsa ve aravideoları ile adeta bir filmi andırıyor olsa da çoklu oyuncu modlarına da oldukça büyük önem verilmiş. Malum 12 yıldır çılgınca oynanan, hatta Uzak Doğu’da milli spor haline dönüşen StarCraft’ın yeni bölümü de çoklu oyuncu modlarında çok iddialı.





Blizzard'ın kendi online oyun platformları için mesken sayılan Battle.net, SC2 için insanlara karşı veya gruplanma vasıtasıyla çoklu oyuncu modunu sağlıyor. Kendine has lig ve yükselme sistemi de sunulanlar arasında. Eşleştirme sistemi sayesinde puanlı maçlarda kendinize denk rakipler otomatik olarak geliyor. Yani, ister teke tek maç yapın isterseniz de takım halinde hareket edin, “Bana rakip bul” dediğinizde sistem otomatik olarak size uygun oyuncuları seçiyor. Bunun yanı sıra kendinizi kasmak yerine kafa dağıtmak için puanlamaya dahil edilmeyen "zevkine oyunlar" oynamak için de seçenekler mevcut. Zaten WarCraft oynadıysanız Battle.net'te, bu sisteme yeterince aşinasınızdır.

SC2'yi internet üzerinden oynamak için öncelikle bir Battle.net hesabımız için SC2 karakteri yaratmamız gerekiyor. Burada Blizzard'ın ilginç denilebilecek yeni bir uygulaması var, şöyle ki artık aynı rumuzla alınan hesaplar birbirleriyle çakışmayacak. Yani topluluklar arsında 10 tane “Zeratul_tr” ya da 100 tane “James88” görebiliriz. Karakter profilleri; son zamanların en önemli "oyun oynatıcı özellik" olarak sayılabilecek “Achievement” puanlarını, arkadaş listesini, isteğe bağlı portreyi ve çoklu oyuncu seviyesini içeriyor. Yani bir çeşit, her şeyin hesabını satır satır tutan ajandamız. Profilimizde puanımızdan tutun, ne tür özel kilometre taşı niteliğindeki zorlukları aştığımıza kadar her tür bilgi kaydedilecek.
Başarıya giden yol engebelidir

Achievement sistemi ise SC2’yi uzun süre oynamanızı sağlayacak içerikler sunuyor. Sadece senaryo modunda değil, çoklu oyuncu modlarında ve Challange adı verilen belli başlı görevleri tek hamlede yapmanızı gerektirecek özel bölümlerdeki başarılarınıza bağlı olarak edinebildiğiniz bu puan, insanları rekabet içine sokacak en önemli özelliklerin başında geliyor. Oyuncular maçlardaki başarılarına göre ödüller kazanıyor, avatarlar edinebiliyor. Bu da rekabeti en yüksek seviyeye taşıyor.

Battle.net’in yeni alt yapısı sayesinde sadece SC2 oyuncuları değil, bu sisteme dahil olmuş diğer oyunlardaki insanlara da erişme imkanına sahip olabiliyoruz. SC2 aynı zamanda sosyal platformlarla da etkileşimli biçimde çalışıyor. Facebook hesap bilgilerinizi girerek, arkadaşlarınız arasından Battle.net’e giren herkesi görebiliyor, o arenada da arkadaş olabiliyor, beraber oyun oynayabiliyorsunuz. Bir nevi Steam sistemi aslında. WoW oynayan arkadaşınızla, SC2 içinde sohbet etmek güzel bir özellik.





Blizzard’ın strateji oyunlarında standart olarak verilen harita editörü burada da karşımıza çıkıyor. Bu seferki ise o kadar kapsamlı ki, firma bariz biçimde, “sizlerin hazırlayacağı haritaları dört gözle bekliyoruz” mesajı veriyor. Oyun içerisindeki tüm birimleri, haritadaki ayrıntıları dilediğiniz gibi kullanabildiğiniz bu harita editöründe, bir tuşa basarak hemen oyun içinde nasıl gözüktüğünü görebiliyorsunuz.

Görüntü önemlidir

Bu kadar detaylı biçimde anlattıktan sonra okurlarımızın en çok merak ettiği özelliğe, yani grafiklere gelelim. SC2’nin grafikleri ortalamanın hayli üstünde. Bir strateji oyunundan beklenmeyecek kadar detaylı ve efektleri ile göze hitap eden bir yapısı var. Elbette grafik konusunda devrim yapan oyunlarla kıyaslanırsa hataları göze çarpacaktır. Yine de çok güzel gözüktüğü ortada.

Bir kere “Craft” serilerinde alıştığımız üzere karikatürize edilmiş görsellerle karşılaşıyoruz. Yani binalar renkli ve göz alıcı, ama asla çok detaylı değil. Gölge ve ışık oyunları görsel kaliteyi artırıyor. Özellikle karanlık bölümlerdeki ışık oyunları ve dinamik gölge efekti dikkat çekiyor. Binaların patlamaları da görsel seviyeyi artıran unsurların başında geliyor. Tüm binalar önce parçalarına ayrılıyor, ardından da görkemli biçimde patlıyor. Birimler de aynı şekilde etkileyici animasyonlarla yere düşüyor. Zerg gibi organik yapılara sahip bina ve birimler de parçalanırken dört bir yana kan sıçrıyor. Tabii derinlemesine irdelemek gerekirse, fizik motorunun çok da iç açıcı olduğunu söyleyemiyoruz. StarCraft serisinin grafik konusunda çok iddialı olması beklenemez, ama keşke patlama efektleri daha görkemli olsaydı ve keşke Company of Heroes’daki gibi etraftaki binalara da etki eden, yer birimleri dört bir yana savuran büyük patlamalara şahit olsaydık.

Aravideolarda ise olumsuz bir şey söylemek imkansız. Oyun içi grafik motoru ile hazırlanmış videolar tek kelimeyle muhteşem. Hem karakterlerin detaylı tasarımları hem de mimiklerinin harika biçimde ekrana yansıyor oluşu alkışı hak ediyor. Zaten yıllar evvelki Blizzard oyunlarında bulunan videoları hatırlarsanız, tekrar tekrar izlerdik hepsini. Yine aynı kaliteyi yakaladıklarını söyleyebiliriz.

İşitsel şaheser

Ses ve müzik konusunda ise Blizzard’ın eline su dökecek kimse yok diyebiliriz. Müzikler her zaman olduğu insanı hemen oyunun içine çekiyor. Atmosferi tamamlama konusunda ses ve müziklerin yeri çok büyük. Yıllardır seslendirme konusunda hep başarılı grafik çizen Blizzard, bu sefer de kaliteli seslendirmeler ile mükemmele yaklaşıyor. Karakterlerin mimikleri de seslendirmelerle bütünlük sağlayınca adeta film izlliyormuşuz gibi hissediyoruz.





Aslına bakarsanız, SC2 için söylenecek çok fazla söz var, ama yazıyı da bir yerde bitirmemiz gerekiyor. Gönül rahatlığı ile söyleyebilirim ki, tüm PC kullanıcılarının mutlaka edinmesi ve denemesi gereken bu oyun StarCraft II. Zaten bir kere giriş yaptınız mı, bitirmeden rahat edemeyeceksiniz. Bitireseniz de bu sefer Achievement’ları tamamlamak için devam edeceksiniz. Sonra bir bakacaksınız, Challange modunda ter döküyorusunuz. Ardından da çoklu oyuncu modlarının zevkini tadarsanız, bir daha da sabit diskinizden kolay kolay silemeyeceğinizden emin olabilirsiniz.

Blizzard bu... Daha hiç kötü oyun yaptıklarını görmedik. Pazarlama stratejilerini beğenmeyebilirsiniz, fiyatlandırma politikası sizi firmadan soğutmaya başlayabilir, ama değişmeyen bir gerçek var ki, Blizzard oyunlarındaki her sahne kalite kokuyor ve oyuncular da buna kayıtsız kalamayacaktır.
 
  Bugün 20 ziyaretçi (20 klik) kişi burdaydı! Paylaş  
 
=> SİZDE BEDAVAYA KENDİNİZE AİT SİTENİZ OLSUN İSTERMİSİNİZ HEMEN TIKLAYIN ÜCRETSİZ WEB SİTESİ KURUN <= Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol